Osman Kavala’nın avukatlarından Av. Dr. Köksal Bayraktar ve Av. Deniz Tolga Aytöre, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın, Osman Kavala için söylediği sözlere yanıt verdi.
Avukatlar Bayraktar ve Aytöre Bakan Fidan’ın geçtiğimiz hafta TBMM Bütçe Komisyonu’nda Osman Kavala için söylediği “AİHM’e gitmeden önce bir mesele Berlin sokaklarında gösteriyle başlıyorsa, bazı parlamentolardaki milletvekilleri organize edilip o dava sahiplenilip, Türkiye’ye siyasi baskı olarak getiriliyorsa bu problem oluyor. Aynı davadan yargılanmış ve hakkında ihlal kararı verilmiş, Türkiye’nin de bunu uyguladığı birçok konu var.” sözlerine cevap verdi.
Bakan Fidan’ın söylediklerini üzerine açıklama yaptıklarını belirten Av. Dr. Köksal Bayraktar ve Av. Deniz Tolga Aytöre’nin yayımladığı yazılı basın açıklaması şu şekilde:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala’ya yönelik suçlamaların kendisinin tutukluluğunu haklı gösterecek makul şüphe zemini oluşturmaya yeterli delillere dayanmadığı ve tutukluluğun gerisinde siyasi nitelikli saikler bulunduğu, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5inci ve 18inci maddelerinin ihlal edilmiş olduğu, yönünde karar verdi ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını ve suçlamaların kaldırılmasını talep etti.
Avrupa Konseyi bileşenlerinin Konsey üyesi Türkiye’ye yönelik talepleri, Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden ve Anayasa’nın 90ıncı maddesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini istemekten ibarettir. Taleplerin AİHM kararlarının uygulanmasından sorumlu Bakanlar Komitesi’nden, ya da bu konuda sorumluluk taşıyan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden gelmesi, davanın siyasallaştırılması anlamını taşımamaktadır. Ortada hukuki bir süreç sonunda alınmış bir uluslararası mahkeme kararı vardır ve Türkiye, taraf olduğu Sözleşme gereğince, bu kararı uygulamakla yükümlüdür. Sorun bundan ibarettir.
Sayın Bakanın konuşmasında “davanın siyasallaştırılmasına verilecek cevap da siyasal olur” şeklindeki ifadesi, maalesef, davanın Türk yetkililer tarafından siyasi bir dava olarak görüldüğünü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18inci maddesinin ihlal edilmiş olduğu yönündeki AİHM kararının doğrulandığını düşündürmektedir”